Uluslararası seyahat markası Momondo, bu yıl Nisan ayında sitesinde bir araştırma yayınladı. Araştırmada seyahat, birbirine güven ve açık fikirlilik arasındaki ilişkiye bakılmış. Sonucunda güvenli bölgemizin dışına çıkarak yeni şeyler denemenin, farklı kültürleri tanımanın insanları daha açık fikirli yaptığı ve bununla yeryüzündeki dar görüşlülüğün ve önyargıların önüne geçilebileceği öne sürülmüş. Katılımcıların %60’tan fazlası eğer daha fazla seyahat edersek dünyada daha az önyargı ve daha az tahammülsüzlük olacağına inandıklarını belirtmiş. Katılımcıların yarısı eğer insanlar daha çok seyahat ederse, dünyada barış ihtimalinin artacağını söylemiş. Türkiye’den araştırmaya katılanların bu olumlu fikirleri en çok destekleyenler olduğunu da ekleyelim.
Gelelim araştırmanın sonrasına…
Hafta başından beri sosyal ağlarda sıkça paylaşılan aynı markaya ait bir video var. 23 dilde altyazıyla yayınlanmış bu videonun ana fikri; hepimiz kardeşiz ve bunu uydurmuyoruz, DNA’larımız yani bilim söylüyor. Videonun farklı linklerinde izlenme sayısı 3 milyonu geçti. Reklamla ilgili yorumlarda gözüme çarpan iki nokta var: Birincisi, izleyicilerin bir kısmı, yazılmış senaryoyu kötü bir şekilde oynayan aktörlerin reklamı, diye eleştiriyor. Bunu önemli bir eleştiri olarak görüyorum. Gerçi reklamda “bu reklamda gerçek kişiler kullanılmıştır” gibi bir ibare yok. Ama, demek ki izleyicilerde bu reklamın gerçek kişilerle çekilmiş gibi gösterilmeye çalışılan, “sahte duygular” içeren bir reklam olduğu hissi oluşmuş. Hatta bazı izleyicilerin “kötü oynanmış bir propaganda filmi” türü yorumlarına dahi denk geldim. Elbette kimse bir reklamın yeryüzünde var olan yüzlerce yıllık önyargıları bir çırpıda kırmasını beklemiyor.
İkincisi, yalnızca videonun izlenme ve beğenilme sayısının ötesinde markanın ne elde ettiği veya edeceğini merak ediyorum. Lütfen “marka bilinirliği” demeyin. Eğer bu hafta azıcık sosyal medyada dolandıysanız aynı videonun farklı dillerde birbirinden ilgisiz alt metinler eşliğinde dolaştığını da görmüş olmalısınız. Ben Türkçe, Rusça, İngilizce ve Fransızca olanlarına denk geldim. “Reklamın ana fikri üzerinden varlığımızı sorgulamalıyız” yönündeki metinlerin dışında Türkçede denk geldiğim bir ifade dikkatimi çekti: “DNA’larına Göre Irk Testi Yapılan İnsanların Sonuçlara Verdiği Aşırı Tepkiler”.
Peki bunu okuyan reklamcı ne yapmalı? Reklamı anlamamışsın aga, diye kızmalı mı? (Reklamcıların takip ettiği uluslararası sitelerdeki ilk yorumlar reklamın camiadan olumlu geri bildirim aldığını gösteriyor.) Yoksa ne olacak bu insanlığın hali, diye hayıflanmalı mı? Konu ile ilgili kişisel görüşümüz ne olursa olsun, reklam olarak müşteri (ve olası müşteriye) ne sunduğunu incelememiz, yorumlamamız iyi olacak. Ayrıca “Gelin DNA’nızı inceleyelim” kampanyasının markanın web sitesinde birkaç ay daha açık kalacağını gördükten sonra, acaba ne gibi “ara gazı” verecekler ve kampanyayı nasıl kapatacaklar, göreceğiz. Bir de ben Cannes’da Aslan alacak mı, onu merak ediyorum!